ÇOCUKLARDA YALAN SÖYLEME

Çocuklarımızın söylediklerinin bir kısmı yalana benzeyebilir. Bu genelde yaşlarıyla ilgili bir durumdur. Küçükken (2-3 yaşlarında) durumsal karıştırmalar yapabilirler. Örneğin yemek yeme konusunda yemeği tabağında kaldığı halde tamamen bitirdiğini söyleyebilir. O an ki durumu ile alakalı hangisi daha cazip geliyorsa onu dile getirirler.
Biraz daha büyüdüklerinde sadece ortama bağlı kalmayıp düşüncelerini dile getirirler. 4-5 yaşlar, çocukta kendilerini ispatlama dönemi olduğu için o an düşündüklerini bize anlatmak istiyor olabilirler. Bu dönem çocuğun kişiliğine de bağlı olarak değişir. Bazı çocuklar kendi düşündükleri hikayelere inanmak ve inandırmak güdüsüyle hareket ederler. Duygu durumlarında kendilerine duydukları güven gelişmemişse eğer gördüklerini ya da düşündüklerini değiştirerek dikkatleri üzerine çekecek hayalleri anlatmaya başvurabilirler.
Böyle durumlarda bunu yapmasının yanlış olduğunu anlamalarını sağlamak için öncelikle çocuğumuzla doğru iletişim kurarak anlatmak gerekir. 4-5 yaş çocuklarda yalan ya da düşüncelerindeki abartıyı çok da ayırt edemeyecekleri bir dönemdir.
Doğru iletişim; çocuğun karşı söylediklerimizi yanlış değerlendirmeyeceği ceza ya da azar içermeyen, sözel ve davranışsal tepkilerimizden oluşur.
Örneğin – “senin söylediğin bana biraz değişik geldi” deyip tekrar anlatmasını sağlayabiliriz. Eğer bu konuda ısrar ediyorsa – “tabi ki sana güveniyorum ama eklemek istediğin başka bir nokta olabilir mi acaba” gibi cümlelerle farklı düşünmesi konusunda ikna edebiliriz.
Bunları başkalarının yanında değil de baş başayken ve göz teması kurup, sadece onu dinlediğimizi hissettirerek yapıyoruz. Eğer önümüzde başka bir iş varsa o an biryandan da başka bir şeye yöneltirsek iletişimimiz eksik kalmış olur. Bu da istemediğimiz bir durumdur. Diğer bir önemli husus da konuşma esnasında yanımızda eğer başkaları da olursa çocuk kendini suçlanmış hissedip, güveni sarsılabilir.
Diğer önemli bir nokta, çocuğumuzun bize söylediklerini ya da gözlemlediklerimizi başkalarına anlatırken duyan çocuk bunu normalmiş gibi algılar. Her zaman bunu yapma ihtiyacında bulunur. İhtiyaç diyorum çünkü dikkat çekmeyi, kendisini konu yapmayı başarmıştır. Bizler istemeden de olsa bunu pekiştirmiş oluruz. Çocukların dünyalarında bilimsel gerçekler yoktur, sonucu çok da önemli değildir. Çocuklar durumsal değerlendirmeyi tepkilere göre yaparlar. Tepki olumlu ya da olumsuz ne kadar büyük olursa o kadar büyük bir iş başardım hissine kapılabilirler.
Yaptığının karşılığı olarak ceza uygulanırsa, (cezayı onaylamıyorum, uzun vadede özgüvende azalmaya yol açar.) çocuğun kendisine ve yapabileceklerine inancı kalmayabilir. Uygulanan ceza neticesinde tamamen vazgeçmesi halinde ileride kişiliğine zarar verebilecek büyüklükte güven azalmasının oluşturduğu korkular yaşayabilir, önce kendisine sonra çevresine karşı güvensizdir çünkü. Ben yapamam durumuna girebilir, yapabileceği şeyler karşısında hep geri durabilir.
Çocuğumuzun tüm yaşadıklarını ve yaptıklarını bire bir öğrenmek, bunu değerlendirmek imkânsız olacaktır. Doğru sorularla, onu en çok etkileyen, onda iz bırakanları bilmemiz mümkündür. Çocuğumuzu doğru iletişimle desteklemek hem ona güç verecektir hem de aramızdaki bağı güçlendirecektir. Bizler anne baba olarak mükemmeliyetçi olmayan, başarı değil mutluluk odaklı çocuklar yetiştirmeliyiz.
Sevgiyle kalın…
Diğdem Kural Keskin
Aile Danışmanı, Çocuk Terapisti, WISC-R Zekâ Testi Uygulayıcısı
Instagram: çocuk_aile
Facebook: Çocuk ve Aile (@digdemkuralkeskin)
İletişim numarası: 0534 6667666
Henüz yorum yapılmamış.