KORKULARIMIZIN ÜSTESİNDEN GELMEK (SEANS 4)

Korku herkeste var mıydı yoksa sadece çocuğa mı özeldi? Korkuyu en son uzaklara göndereceklerini konuşmuşlardı ama ya arkadaşları buradaysa anlar gelirlerse diye aklına gelmişti bu sefer çocuğun?
Terapist abla konuya şöyle girmişti, “ben tek başıma bir odada oturuyordum ki karton kutuların içinde bir zıplama sesi duydum, sanki bir kuş gibiydi öyle hissettim bir baktım ki kocaman tüylü bir örümcek!” Çocuk heyecanlanmıştı, “sonra nasıl kaçtınız?” – “kaçmadım ki” diye cevap verdi abla. “Kaçsaydım korkum olabilirdi çünkü, bu örümceğin üzerine gidip onu oradan, o odadan çıkartmaktı o an tek düşüncem. Orası benim odamdı ve belli ki bu örümcek yolunu kaybetmişti. O benden ben ondan korkmuştuk ve bir sürelik uğraştan sonra oradan uzaklaştırmayı başarmıştım.” Terapist abla kendine güvenen bir ifadeyle tebessüm ediyordu. Çocuk heyecanla sordu “nasıl korkmadınız, siz hiçbir şeyden korkmaz mısınız?” diye. Terapist abla anlatmaya başladı. Birtakım korkularını kendisi de aşmak zorunda kaldığından bahsetti. Zorlanmıştı ama başarmıştı bunu. Hatta bir keresinde bir travma yaşamıştı, tanımadığı birisi o merdivenleri çıkarken elinde de cam tabaklar varken nedenini anlayamadığı bir şekilde arkasından saldırıp düşürmüştü, ne olduğunu anlayamamış her yerine cam parçaları girmişti üstelik. Bu büyük bir gürültüyle olmuş saldıran kişi kaçmış, ortalık bir anda karışmıştı. Yaşadığı şokun yanında üstüne üstlük koluna giren camlardan ötürü canı çok yanıyor her yeri de kanıyordu. Polisler geldi sanki suç ondaymış gibi bir de karakola gidip ifade verdi. Fotoğraflar gösterildi suçlu bu mu yoksa bu mu diye. Zaten hatırlamıyordu, ayakta dahi zor duruyordu. Bu olayın üzerinden günler geçti, ortalık yatıştı, kanayan yaralar iyileşti hatta konusu bile açılmıyordu artık, zaman her şeyin üzerini örtüyordu örtmesine de korkusu bir tek taptaze kalmıştı hatta daha da güçlenmişti ablanın. Artık merdiven çıkmaktan, karanlıkta yürümekten, koşan insanlardan hatta elinde cam tabak taşımaktan dahi korkuyordu. Olayla ilgisi olan olmayan azıcık ucundan anımsatan şeyler dahi onu tedirgin etmeye yetiyordu. Zaman geçiyordu, zamana yeni kişiler yeni yerler yeni olaylar ekleniyordu ama korku daha da artıyordu. Başka yerlere gidiyordu. Nezle salgını gibi bulaşıyordu her şeye. Korkuyu hissedip arkasını döndüğü an tam karşısında sırıtıyordu korku ona. Korku kahkaha atıyordu her tarafta yankılanıyordu. Korkan insanlarla konuşurken nasıl da iyi anlıyordu terapist abla bunu. Anlıyordu anlamasına bir güzel anlatıyordu ama kendisi aşamıyordu en başta kendi korkusunu. Bu işte bir gariplik vardı. Nasıl yapmalıydı da aşmalıydı. En başta bunu istemeliydi artık hiçbir şeyden korkmak istemiyordu. Korkusu öyle yayılmıştı ki normal hızla giden bir arabanın içinde olmak dahi onda ölümle yüz yüze gelme hissi oluşturuyordu. Korkusuna maruz kalmak ondan kaçmamak, üzerine gitmek hatta korkusunu kovalamaktı çözümü bunu biliyordu. Hep bunu anlatmıştı işte… Ama nasıl tabi ki destekle. Bunu ancak ona güç veren, üzerine gitmeyi öğreten biriyle başarabilirdi. Başta zor oldu, zorlandı, öğrenmek önüne çıkan engelleri de aşmaktı aynı zamanda. İnanmaktı, yapabileceğine inandı, üzerine gitti, arada düştü canı acıdı, o yılmadı tekrar kalktı gitti. Ayağı burkulduğunda acısını hissetmedi hedefine koştu. Korkularının üzerine yürüdü. Sonunda korkularını bir bir kovaladı. Yenmişti onları gerçekten ondan yardım isteyenlere daha faydalı olabilirdi artık ve biliyordu ki karanlıktan korktuğunu söyleyenler gerçekten karanlıktan değil belki de ışığın fazlalığından, kendi içlerindeki sesten hatta en ufak bir fısıltıdan korkuyorlar. Şunu da biliyordu ki karanlıkta kendi fısıltısına eşlik etmediğin sürece gölgeleri yenemezsin.
Sevgiyle kalın…
Diğdem Kural Keskin
Aile Danışmanı, Çocuk Terapisti, WISC-R Zekâ Testi Uygulayıcısı
Instagram: çocuk_aile
Facebook: Çocuk ve Aile (@digdemkuralkeskin)
İletişim numarası: 0534 6667666
Henüz yorum yapılmamış.