ÇOCUKLAR GÜLSÜN, BÜTÜN DÜNYA MUTLULUK DOLSUN

Çocuklar bizim yarınlarımız, umudumuzun en güzel parçasıdır. Bir aile danışmanı olarak işimde ne kadar isabetli bir seçim yaptığımı minik danışanlarımın bana sevgiyle baktıklarında beni çok sevdiklerini söylediklerinde anlıyorum ve her seferinde işime daha bir yürekten bağlanıyorum.
Bazen çok hüzünlü zamanlarımızda bir çocuğun gözlerine bakıp gülümsemesini görmenin en iyi terapi olduğuna yürekten inanıyorum.
Çocuklar için sarf edilen emek ancak sevgiyle bütünleşirse kişiliklerine yansır.
Bir çocuk inat edip, huysuzluk yaptığında anne babalar bazen kendilerini suçlayıp “acaba bizim hatamız mı?” diyorlar. Çoğu çocukta böyle zor devreler oluyor zaman zaman. Bunlar çocuğun kendini fark etmeye başlayıp başkalarının dikkatini çekmek istemesi döneminde oluyor. İnat edip daha ileri boyuta taşıyabiliyorlar. İnat etmek, söylenenin tersini yapmak, bağırmak, ağlamak, eşyalara-başkalarına-kendine zarar vermek gibi çeşitli agresyon davranışları şeklinde gelişebiliyor. Çocuğun bu tür davranışlarını pekiştirmek yani arttırmak ya da tam tersi söndürmek yani azaltmak ve bırakmasını sağlamak anne baba ve çevresindekilerle bağlantılıdır. Deneme-yanılma yolu doğru bir davranış değildir. Verilen tepkiler çok önemlidir. Burada en önemli faktör doğru tepkinin devamlılığının sağlanmasıdır. Örneğin bir çocuk kızgınlığını kötü kelimeler söyleyerek gösteriyorsa her seferinde aynı açıklama yapılmalı, örneğin “ben o söylediğin değilim” denmelidir. Eğer kızgınlıkla karşılık verilirse çocuk istediği tepkiyi elde etmiş olacak ve bunu daha da arttıracaktır. Eğer bu söyledikleriyle karşı tarafı daha da kızdırıp eylemsel bir tepki görürse kendini daha da fark edilmiş sayacak ve üzerine ekleyip pekiştirmiş olacaktır. Verilen cezalar olumsuz hareketlerin olasılığını daha da arttırarak zamanla karşılıklı güç savaşı haline dönüşecektir. Zamanla çocuk yapabildiği şeyler doğrultusunda bunlara yenilerini katarak daha karmaşık, işin içinden çıkılmaz bir boyut alacaktır.
Peki cezanın tam tersi ödül konusunda neler söyleyebiliriz? Aslında ödül de ceza gibi aynı arttırıcı etkiye sahiptir. Ödül ve ceza biri olumlu biri olumsuz gibi göründe de ikisinin de ortak yanı çocukta doyumsuz bir haz hissi oluşması yönündedir. Ödül de ceza da bir zaman sonra etkisini yitirerek daha fazla olmalı hissini uyandırır çocukların belleğinde. İkisi de bir davranışa tepkidir ve sorun çocuklar ilgi çekmek yani tepki görmek, fark edilmek istediklerinde yanlış olduğunu bildikleri bir harekete yönlenebilirler.
Davranış örüntülerini bu şekilde geliştiren çocuk karakterini kendisi için değil de başkalarının vereceği tepkilere yönelik, yani başkaları için davranan öz güven yönünden eksik bir karakter oluştururlar. “Acaba böyle davransam başkaları ne der?” düşüncesiyle davranırlar. Öz güven çocuklar için çok önemli bir olgudur. Kendi kararlarıyla başarı elde eden çocuk ben başardım, hep başaracağım daha iyisini yapmalıyım diye düşünürken öz güveni olmayan çocuk adımlarını hep korkarak atar. Ya hata yaparsam ya başarısız olursam ya sınavdan geçemezsem ya yalnız kalırsam hisleri vardır içlerinde. Bu başarısızlık korkusunu aşmasının en kolay yolu başarısızlığın önemli olmayıp, cesaretiyle denemesini anlamasından geçer.
Çocukluğunda başarısızlıkları gündem olan, suçlanan çoğu ergenin korkularının daha yönlü ve daha büyük boyutta olduğunu görmekteyim. İlkokul çağından sonra soyut düşünceler gelişip neden-sonuç çıkartan bir çocuk, korkularını daha farklı bir boyuta taşıyıp kendilerince aşılması daha zor nedenler ekliyorlar üzerlerine.
Çocuk büyürken anne baba teşvik edici ve kabul edici olmalı, büyük tepkiler vermemelidir. Genelde durum sonrasında, biraz yatışınca bu konuyu gündeme getirip konuşmalı, doğru şekli anlatılmalı ve bu şekilde davranırsa daha rahat olunacağından bahsedilmelidir.
Her birey nasıl farklıysa, her çocukta birbirinden farklıdır. Ve asla kıyas yapılmamalıdır. Çocuğun sevdiği şeylere saygı gösterilmeli, yapamadıkları karşısında desteklenmelidir. Her çocuk kendince doğru olanı bulana kadar birçok kez dener, mutsuz olabilir ve tepki gösterebilir. Tüm çocukların yapabilirlik, anlaya bilirlik düzeyi birbirinden farklıdır. Algıları farklı yönde olabilir. Aynı nesneyi gören iki çocuğa ne gördüğünü sorduğumda biri bu bir dikdörtgen derken diğeri yeşil renkte diyebilir. Bir çocuk matematik severken diğeri hayallerini genişliği ölçüsünde çok güzel resim yapabilir. Çocukların başarısı desteklendiğinde yapabildiklerini daha da geliştirirler. Kendilerine güvenleri artar, mutlu bir çocuk olurlar. Mutlu çocukların içsel savaşları yoktur. Duygularını daha kolay dile getirirler. Kendilerini daha iyi ifade etmek için daha da geliştirirler. Mutlu çocuk, mutlu yetişkin demektir. Mutlu yetişkinler ancak hayatın tadını çıkartırlar mutlu aileler kurarlar ve döngü devam eder. Mutlu aile mutlu çocuklar yetiştirir.
(Not: Güneş her gün doğup hiç üzerimize alınmasak da hiçbir zaman geç değil güneşi her gün kendimiz için doğdurmak…)
Sevgiyle kalın.
Diğdem Kural Keskin
Aile Danışmanı, Çocuk Terapisti, WISC-R Zekâ Testi Uygulayıcısı
Instagram: çocuk_aile
Facebook: Çocuk ve Aile (@digdemkuralkeskin)
İletişim numarası: 0534 6667666
Henüz yorum yapılmamış.