BAĞIMLILIK

Sevgili okurlarım, bu sayıdaki yazımda bağımlılık hakkında bilgi vermek istedim sizlere… Hep duyuyoruz, nedir bu bağımlılık? Nedenleri nelerdir? Son zamanlarda daha mı gündemde sanki? Ya da önceden de vardı fakat bizler dikkat etmemiştik…
İşte ben de sizler için araştırdım, birçok kişiyle konuştum ve bağımlıyım diyen kişilere sordum.
Bağımlı olmak özetle bir maddenin ya da alışkanlığın kişinin sağlığını, sosyal çevresini, kısacası hayatını olumsuz yönde etkilemesi sonucunda kişinin iradesini bunu yapmaya başladıktan sonra durduramamasına neden olan istektir.
Başlangıç noktası çeşitli nedenlerden kaynaklansa da mesela madde kullanımında birey maddeye karşı merakından dener genelde ya da zihninde durduramadığı düşünceler vardır. Ertelemek istediği sıkıntısının biteceğini düşünür, rahatlıktır istediği, bir anlık birazcık hayata “mola” der. Bunu söylerken devamının geleceğini hep göz ardı eder. İş kontrolden çıkıp devamı geldiğinde “ne olacak ki istediğimde noktayı koyarım” deyip devam eder.
Dedim ya artık kontrol bozulmuş, madde kişiyi kontrol altına almıştır. Birazcık çaba yetmez hale gelir bu aşamada. Burada alışkanlık artmıştır ve bağımlılığa geçiş noktasına ulaşılmıştır diyebiliriz. Buraya yani bu noktaya gelmek kısa süre içinde gerçekleşir. İşte buradan sonra madde kişinin değerlerinin üst sırasında yer alıp birçok şeyin üzerine geçmiştir örneğin ailenin ya da işin, birçok şeyin.
Bağımlılığın gelişmesinde faktör maddenin cinsine ve kullanan kişinin fiziksel, çevresel, psikolojik yapısına göre birtakım farklılıklar gösterse de gelinen nokta aynıdır. Kısır döngü dönemine girilir. Kişi kendiyle bir mücadeleye girer, başta hemen vazgeçerim ya da sadece bir seferlik söylemi geride kalmıştır artık. Her kullanımda bu son denir, kullandıktan sonra hissedilen rahatlama sonrası derin bir sessizlik sonra pişmanlık ve tekrar istenilen rahatlama hissi, arkasından gelen pişmanlık… Bu böyle devam eder. Kişi artık hem biyolojik olarak hem de psikolojik olarak kendine zarar veren bir birey haline gelmiştir.
Bunun yanı sıra çevresel etkenler de önemli tabi. Kişi olağan yaşamına bunu yansıtıp uyum gücü, adaptasyonu olumsuz etkilenerek başarısızlıkları artmıştır. Kötü alışkanlığının tüm sonuçları zincirleme bir şekilde birbirini etkileyerek yaşamının her alanında düşüşler göstermektedir. Bu olumsuzlukların yanı sıra kişiler öfkelerini kontrol edemeyip ani çıkışlar, gereksiz tartışmalar, öfke patlamaları gibi problemlerle karşılaşabilirler. Davranışsal olarak yakın çevreleri ve iş çevreleri gibi birçok alanın kötü etkilendiğini söyleyebiliriz.
Ülkemizde bu konuda destek veren birçok kurum var. Ama önemli olan kişinin zihnindeki kurtulma isteği. Zorla yapılan tedavi yani zamansal olarak mahrum bırakmak maalesef aynı noktaya geri döndürüyor genelde.
Çok sevdiğim sözlerden biri olan “dünyanın bir ucuna da gitsek de içimizdekileri de beraberimizde götürürüz” bunu çok güzel özetliyor aslında. Önemli olan bilinçte yer eden, umut edilen, temenni olan… Kendimizi gelecekte nasıl hayal ediyoruz, ne istiyoruz, burada bence asıl konuşulması gereken konu bu! Anlık vazgeçişler, mahrumiyet sadece geçiştirme olacağı kanısındayım. Bizlerin kendimiz için gelecek tasvirimiz ne ise o umuda atılmış bir adımdır ve her adım başarıya giden başlangıçtır.
Sevgiyle kalın…
Diğdem Kural Keskin
Aile Danışmanı, Çocuk Terapisti, WISC-R Zekâ Testi Uygulayıcısı
Instagram: çocuk_aile
Facebook: Çocuk ve Aile (@digdemkuralkeskin)
İletişim numarası: 0534 6667666
Henüz yorum yapılmamış.