MÜKEMMELLİK

Son yazımla bağlantılı olarak “Başlamak” tan bahsetmek istiyorum” Başlamak “demek hedef için yola çıkmak demektir.
Bu yazı başlığı Mükemmellik olsun. “En “yani en iyisi. “En “kime göre ya da neye göre ama buradaki en üst seviye başkalarının üst seviyesinde mi yoksa bizim mükemmellik noktamız mı? Bizim hedefimiz nedir? En başarılı olmak mı, en mutlu olmak mı?
Yaşadığımız toplum içinde dayatılmış kalıplarda en üst seviyeye çıkmak, bizi nasıl doyurur, kendimizce neleri aşarız ya da sonucunda “mutlu” bir insan yapar mı bizi?
Mutlulukla bağlantılı olarak insanın kendi içindeki hazlarını sayabiliriz. Üretmek, başarmak, insanlardan saygı görmek birer paragraftır çoğu zaman ama bu hayatımızı göz ardı edip tüm hayatın hedefi haline geldiğinde diğer ayrıntıları kaçırıp, zamanın geri getirilemez gerçeğiyle başbaşa bırakır bizi.
İçinde yaşadığımız hayat genellikle herkes için toplumsal kurallar, üretkenlik, sosyal olmak gibi bağlantılardan oluşsa da herkes için farklı düzeyden meydana gelir. Her insanın farklı görüşleri, farklı ilgi alanları vardır. Bu hem bizler hem de çocuklarımız için geçerlidir. Derslerinde başarılı olamayan çocuklar dediğimizde notları düşük olan, matematik ya da okuduğunu anlamayan, bunun sonucunda sınavlardan kötü not alan çocuklar anlıyoruz. Oysa çocuklarda kendi kişilikleri doğrultusunda farklı ilgi alanlarına sahip en değerli varlıklarımız… Onları sanat, spor ya da kendilerince sevdikleri ilgi alanlarında desteklememiz kişiliklerine güç verip başarılarını daha da arttırmak demektir.
Mükemmel olmak demek, en iyi olmak, en başarılı olmak gibi anlaşılsa da kişinin bundan ne anladığıyla ve bunu nasıl gösterebildiğiyle son derece ilgilidir. Akademik anlamda çok iyi bireyler sosyal olarak bunu yansıtamayabilirler (ya da tam tersi olabilir).
Çocuklarla ilgili yaptığım testler bana genelde bunu anlamamda çok yardımcı oldu. Yapılan testler birçok basamak içeriyor. Genel bilgi, anlama kapasitesi, çocuğun yargıları gibi. Olaylar sonucunda içinde bulunduğu durumda vereceğini düşündüğü tepkiler, hayata bakış açısı ve sosyalliği ile alakalı düşünceleri her bireyde farklı. Bu da gösteriyor ki doğru için sadece bir yol gerekmiyor.
Herkesin kendi sorgulama şekli farklı. Sokrates’in dediği gibi “Sorgulanmayan yaşam, yaşam değildir.” Hayatımızı istediğimiz yere yönlendirmek bizim elimizde. Yaşamda başarılı olmak, mutlu olmaktan ve işlerimiz severek yapmaktan geçer.
Unutulmaması gereken en önemli şey mutluluğun bir varış değil içinde bulunulan bir yolculuk olduğudur.
Zaman elimizde değil, hızla akıp geçiyor, geri getirmemiz mümkün değil. Sağlığımız yerinde, sevdiklerimiz yanımızdayken onlara sarılmak hep minnet duygusunu yaşamak hayattaki en büyük mutluluk olsa gerek.
Sadece yapmamız gerekiyor diye bir şey yapmak, sadece bulunmamız gerekiyor diye bir topluluğun içinde olmak eğer sıkıntılarımızı arttırıyor ise durup bir düşünmek belki de yönümüzü değiştirmek gerek diye düşünüyorum.
İşim dolayısıyla yaptığım gözlemlerde (ki öylesine havada kalan sözler değil bunlar) yapmayı planlayıp da yapamadıkları ya da söyleyemedikleri sözler sonucunda içlerinde kalan hedefler doğrultusunda gerileyen ve bunun sonucunda geçmişte takılıp sürekli aynı şeyleri düşünüp aşamadıkları duvarlar sonucunda pişmanlık duyan insanları görüyorum.
Sonuç olarak mutlu olmak içimizdeki enlerle bağlantılı. Ne istiyorsak ona göre ilerlemek başarıya ulaşmakta birinci ilke olmalı.
Kendi enimizde en başarılı şekilde ilerleyip mükemmelimize ulaşmamız dileğiyle.
Sevgiyle kalın…
Diğdem Kural Keskin
Aile Danışmanı, Çocuk Terapisti, WISC-R Zekâ Testi Uygulayıcısı
Instagram: çocuk_aile
Facebook: Çocuk ve Aile (@digdemkuralkeskin)
İletişim numarası: 0534 6667666
Henüz yorum yapılmamış.